Çok eski yıllarda
Yazı, hatta resim yokken daha,
Biri, sevdiğine bir taş verdi.
Sevdiği aldı taşı,
Dokundu… Hissetti.
Anladılar birbirlerini
Sözsüz, resimsiz…
Sakladı taşı
Sakladı taş mektubunu...
Çekiciydi kokusu
Baştan çıkarıcıydı dokusu…
Taş evrene benziyordu, çizgileri yollara,
Çileli, yıpratıcı ve belirsiz
Kapsayıcı, koruyucu.
Önce resimlediler mağaraları
Sonra yazdılar kayalara
Kâğıt oluşturdular
Taş mektubun yerini alamadı hiç biri
Her taş tek ve özgün
Küçük, parlak veya renksiz,
Sevgiliye armağan, bir mektup…
Taşı zaman doğurur,
Şekiller söylenemeyenler
Renkler anlatılamayanlar,
İzler paylaşılamayanlardır
İsimsiz, tarihsiz bir mektup misali…
Taş öylesine uyur bir köşede
Gözden, bakıştan ırak,
Veren ve alan unutsa da,
Gökyüzünde kayıtlıdır şekiller, izler.
Bir de taş bilir,
Mektup olduğunu
Zamanın öncesinden gelerek
Ötesine uzanacak,
Söylenen kadar bildik
Yaşanacak kadar gizemli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder