18.11.2013

Yabancı




Nisan 2013 YÜKLER


Dostum yazar Pınar Çakılkaya'nın "T'estimo" öyküsünün yansımaları...

Yabancıyım. Oturduğum mekâna uzağım, zamanı bilmiyorum. Öylesine oturuyorum. Yabancıyım gençlere, yabancıyım yaşlılara, yabancıyım servis yapanlara, yabancıyım kendime. İki kadın, çok şık olmalılar, çok güzel olmalılar, oturuşları,  hareketleri öyle. Bir yaşlı adam, kahvesini içiyor, yanında torunu, öyle gururlu ki, en önemli eseri sanki. Yabancıyım diğerlerine, bir adam, yanında iki kadın, karısı ve eski arkadaşı, sıkıntılılar, sanki konuşacak sözleri kalmamış. Yabancıyım yan masadaki delikanlıya, kulaklığını takmış, elinde bir kalem ve büyük bir defter. Yaşına yabancıyım, belki liseli, belki daha büyük. Yazıyor, eliyle, kalemiyle. Öykü değil yazdığı, sanki öykü yazmalı, yoksa tablet kullanmalı. Uzağım yazmaya, kızgınım yazılanlara. Yabancıyım okumaya, uzağım anlamaya. Oysa yazmadan yaşanmaz ki. Yazmalıyım, öykü yazmalıyım, kısa, öz, açık yazmalıyım. Yazamıyorum, kızgınım. Yazanlara, eleştirenlere, eleştirmek için eleştirenlere. Akıp gitmeyen, sözcüklere sığınmayan, söylenenleri söylenmeyenleri duymayan, eksik arayanlara kızgınım. Kızgınlığıma yabancıyım.
Bir kahve söylüyorum, dumanı üzerinde, kahve kokan, dirilten, uyandıran bir kahve. Elimde sigara yok, aradığım daha fazlası. Şaşırıp bakıyorum günün ışığına, neredeyse kış geldi, rüzgârın kokusu geçmişten gelmişçesine sıcak, göğün rengi mutluluk resimlerindeki mavi. Yabancıyım gün ışığına, yabancıyım maviye.
Birkaç gündür görmemiş gibi yapıyordum, öykün elimde, okumaya cesaretim yok, anlamaya uzağım. Birden karar veriyorum, okuyacağım. Mekân uzak- zaman bilinmez- ben kendime yabancı. Başlıyorum okumaya.
Öykünün adını anlamıyorum. Cesaretimi kaybetmek üzereyim. “Eflatun turuncu filler”, turuncunun içinde kayboluyorum, Budizm’e göre turuncu benim uğursuz rengimmiş, oysa turuncu benim yaşam gücüm; ne yapacağım ben şimdi. “Son kadehimi ayrılıklara içiyorum”, turuncudan bile ayrılmak zorunda mı kalıyorum, hatırladığım hatırlamadığım o kadar çok ayrılık yaşadım ki, ayrıldıklarımdan uzağım, kendime yabancı. “Terk edilmek sokaklara bile yaramıyor”, sokaklar yalnız, ben kendimi çoktan terk ettim. “Şehre bir kahkaha salıyorum”, kahkahaya yabancıyım.
Okudum öykünü, okudum, içime işledi, kendimi buldum, kendimi kaybettim. Öykün içime aktı, ben öykünün içinden aktım.
 Şehrin ortasında, yıllardır yaşadığım sokaktayım. Ağaçlara, taşlara, yollara yabancıyım bu ara. Güneş turuncu, kahve sıcak.
 Elveda’nın Katalancasına ihtiyaç duymak zenginlikmiş, diye mırıldandım.
Kasım 2013

1 yorum: