26.06.2015

Dikenli Sarmaşık


Leke
Nisan 2014

Daha çok erken…. Güneşle bulutların savaşını kim kazanacak bugün acaba? Serin… Kediler bile daha uyanmamışlar. Çok sevdiğim yerdeyim. Huzur ve yalnızlık…
Çamur… Kurak.. Siyah, fırtına, öfke, acı kokuyor, kahkaha gibi görünse de. Sarmaş dolaşlar, birbirinin canını acıtmak istercesine, dikenli sarmaşıklar gibi.
Kızmam gerekliydi, üzüldüm.
Artık dost olmuş insanlar. Buralarda sabahı, doğayı, yunusları ve martıları paylaşanlara alışığım.
Küfürler açıldıkça, birbirine daha gürültüyle sarılıyorlar. Şehvetli bir oyun, sevginin kırıntısı bile yok masada. Çığlıkları havada uçuşuyor, acı, çaresizlik pişmanlık taşıyor gürültü, hiçbir şey ulaşamıyor karşıya.
Güneş bulutun arkasında kalmayı seçiyor. Siyah beyaz eşofmanlı, güler yüzlü adam dönüş yolunda. Selamlayacağı hiç kimseyi kaçırmama gayretiyle pür- dikkat.
Mavi formalılar kalabalık bu sabah, yan yana, arka arkaya koşuyorlar, neşe saçıyorlar.
Kara kedi yine tırmanıyor ağaca, karganın gürültüsü topraklarını geri kazanmak için.
Bağırıyorlar, küfürler arka arkaya, kirletiyorlar sabahı, karartıyorlar etrafı. Karıncalar bile teyakkuz içindeler. Telefonum, defterim, para çantamı istila etmişler. Diyebilecekleri sadece buymuşçasına, küfrediyorlar. Zıvanadan çıkarıyor duydukları. Zehirliler, öfkeliler, korkuyorlar, isteyemiyorlar.
İskemleler hareketleniyor, ayakları taş zemini yırtıyor sanki. Patlayan bir çay bardağı. Kırmızı, kıpkırmızı.
Japon oyuncak mağazasının karşısında bir ayakkabıcı. Bina daracık, köşede. Tavanlar çok yüksek, iki katlı. Üst kata çıkıyorum. Kırmızı, kıpkırmızı rugan bir ayakkabı. Bilek üzerinde bir deri bandı var. Kırmızının sevincini hatırlamak istiyorum, gayret ediyorum, ulaşamıyorum.
Ağlıyor, ağlayamıyor. Işığa doğru uçup ölen böcekler gibi, birbirlerine doğru yaklaşıyorlar.
Yokuşun tepesindeki evi düşünüyorum. Bahçedeki şeftali ağacımı, terastaki şezlongu, fırında pişen patatesli tavuğu. Isırdığımda gıcırdayan incir reçelini hatırlıyorum. Çamlardaki kayanın sarmalayışını hissediyorum sırtımda. Pamuk helvasının kokusu burnumda. Her tarafım kaskatı. Karnım ağrıyor.
Ağlıyor. Ne o, ne dikenli sarmaşıklar ağlayamadığının farkına varıyor. Gidemiyorlar. Akvaryumun kirli suyuna alışmış, yakında ölecek balıklar gibi birbirinin etrafında dönüyorlar.
Bir taksi uzaklaşıyor
Bir araba yolda acı bir manevra yapıyor
Güneş ışıl ışıl, gri bulutlar ışığa ve sıcağa yol açıyor. Bir iki karabatak sulara dalıp çıkıyor. Koşanlar hafif, yürüyenler güler yüzlü, gibi görünüyorlar.

Havada bir leke. Yaşamın kara yüzü belki, belki sadece bir gölge, kaderin gölgesi. Neler yaşanmış, neler yaşanacak bilemem, bilmek istiyor muyum? Sahnede görünenler farklı olsa da, mutfakta fokurdayan tencere hep aynı mı acaba.
İçim acıyor… Yaralanmış hissediyorum


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder