Günün birinde yolculuk başlar,
Ne başı belli, ne sonu…
Başlayınca artık Yolcusun!
Yollar benzese de,
Artık kendi Yolculuğundasın!
Artık kendi Yolculuğundasın!
Başkaları çizebilir yolunu, senin adına, kendileri için,
Kazara da çıkılabilirsin yola, yoldan çıkmamak için.
Yolculuğa uyum sağlamak,
Yolcu olmaktır amaç,
Asılmalı, tutunmalısın şehvetle..
Yol kalabalıktır, ancak yalnız sonlanır yolculuğun,
Başladığın gibi, tek başına..
Yan yana da yürüyebilirsin, arka arkaya da.
Sadece seninle beraber olabilirsin.
Kaybedersen kendini, eksik kalır,
Bulduğunda tamamlanırsın.
Duraklara varışı yolculuğun sanırsın,
Vadilere iner, zirvelere tırmanırsın,
Ulaştığın belki yeni, belki önceki,
Varışını bilemezsin, öngöremediğin gibi kalışını,
Bazen bilet beklersin, gerekmese de,
Bazen elindekini kaybedersin,
Takılırsın iki durağa, oyalanırsın,
Takılırsın iki durağa, oyalanırsın,
Yok sayarsın dönüp durduğunu,
Aynı yolda kalıp, umarsın başka durağa varmayı
Aynı yolda kalıp, umarsın başka durağa varmayı
Varırsın yine öncekine.
Uyarsın istersen oynadığın oyunun kurallarına,
Değiştirirsin cesursan…
Değiştirirsin cesursan…
Kabullenince kendini,
Başlar her şey!
Yolların en çetrefillisi
Yolculukların en zorudur,
İçe doğru gelişir yolculuğun…
Gidiş, dönüş yitirince önemini,
Hemen ulaşacaksın birkaçına,
Yolunu bulamayacaksın bazılarının,
Sıcaklığını, tadını hissetmek için
Uzunca kalacaksın birinde,
Çabucak kanatlanacaksın başkasından
Geçeceksin her duraktan,
Geçeceksin her duraktan,
İlkine döneceksin sonunda,
Hepsinin aynı olduğunu anlamadan.
Hepsinin aynı olduğunu anlamadan.
Kutsal ışık gibi parlar,
Yeni bir durak
Fırtınalar kadar özgür
Çalı çırpı kadar doğal
Canlı, yeşil ve turuncu
Sanki cennetin…
Çocuklar kadar uçarı,
Elma şekeri kadar talepkâr,
Sevdiceğin kadar çekici…
Aniden gökyüzü kararır,
Sorular, yargılar, öbek öbek,
Soğuk, gri, ıslak…
Suçlamalar, acılar kaplar
Işık kırılır, kaygılanır bulutlar
Cehennem kadar yakıcı…
Karışırsa ruhla beyin,
Anlayamaz, hissedemezsin,
İnkâr... Kaçış... Yokluk...
Duvarlar ve kalıplar,
Her hücre ayrı yük
Engelin olur,
Ulaşamazsın duraklara
Vazgeçersin kendinden...
Hatırlasan da görünür başarılarını,
Birbirinden kopuk mutluluklarını,
Hatırlasan da paylaştıklarını,
Adada yaşadıklarını,
Gözlerin buluşmasını, tenlerin kavuşmasını,
Hepsi ırak ve ıssız,
Kazanılan bir maç gibi
Kırmızı rugan pabuçların gibi…
Hatırlasın dostlarını, sadece rastladıklarını,
Sevdiklerini, sevişemediklerini,
Ulaşamadıklarını, kaçanları,
Yolcuların…
Yolcuların…
Buzun ateşle buluşması gibi,
Buhar ve har…
Amaç, ulaşmak mı sonraki durağa?
Sanki hepsi ardı ardına.
Kalırsan bir durakta, akış mı durur,
Ulaşamadan sona, tükenir mi zaman?
Terk edilince, bırakıp gittiğini anlamadan,
Terk edince, kalmak için her şeyini verebilecekken,
Sevilmeyi istersin, sevemezken kendini,
Sevmek istersin, fark edemezken öfkeni.
Sevebildiğinde varırsın,
Sevilmeyi kabullendiğinde kalırsın,
Sevip sevebilince ilerlersin.
Uğraşırken kendinle,
veya yalnızken kalabalıklar içinde,
veya yalnızken kalabalıklar içinde,
Çakar bir şimşek.
Beklenti kelepçeleri,
Yargı hapishaneleri yıkılır,
Kaygı gömlekleri yırtılır,
Çakar bir şimşek,
Taşlar anlamlanır
Kâğıtlar renklenir, sözcükler sıralanır,
Ağaçlar özgürleşir
Çakar bir şimşek,
Bir kelebek uçar,
Bir gelincik açar…
Yolculuk, ne başlangıç, ne varış,
Merak, sevgi ve tutku,
Yol, yaşam ve umut…
.
Turuncu kavuşur maviye,
Bir atın doludizgin koşusu kadar özgür,
Bir yunusun dalgalarla oyunu kadar uçarı…
Ekim 2014
Ortaköy
Sen ne yaptın böyle canancım!! Düşüncene, kalemine, yüreğine sağlık! Uzun zamandır mübalağasız okumaktan bu kadar keyif aldığım bir yeni şair olmadı. Rüya şiirlerin ise başka türlü çarpıcı!
YanıtlaSil