Çok Eskidendi
Ağustos 2009
Oturuyorum. Havada, koltukta, martılarda, ağaçlarda, bir
değişiklik yok. Oysa tam bir yıldır
heyecanla bekleniyordu yeni yıl. Geldi, salı gecesi saat tam 12:00’ de.
Sokaklar şenlendi, içkiler sular gibi aktı, şapkalar havalara atıldı, önce süsler
boyunlara sonra herkes herkese sarıldı. Dilekler aktarıldı, resimler çekildi,
yazılar yazıldı, sözler, planlar, hayaller sosyal medyada aktı.
Oturuyorum. Düşünüyorum, düşüncelerimi kontrol edemeden.
Karadeniz fırtınalarına benziyorlar, önce arşa tırmanıp, sonra ürkütücü bir uğultuyla
denizi dövüyorlar, hasretle, şehvetle ve öfkeyle sahile vuruyorlar. Peki ya
duygularım, onlar bir Akdeniz koyağı denizi gibi, dümdüz, kıpırtısız, sessiz.
Oturuyorum. Arıyorum, aranıyorum, hala geçerli bir değer,
içi boşaltılmamış bir sözcük, olduğu gibi bir insan, tüketilmemiş bir ilişki,
karşılaştırma içermeyen bir düş, performans kaygısı olmayan bir başarı, herkesi
içeren bir yalnızlık, yalansız bir gerçek, gerçeksiz bir rüya, kimsesiz bir
birlik…
Oturuyorum, kabullenemiyorum. Binlerce defa ayrıldı yolum
insanlardan, her biriyle biraz eksildim. Kaç defa terk edildim hatırlamıyorum,
ya da kaç defa ben terk ettim bilemeden. Oysa kumsal, dalgaların çekip
gitmesinin terk edilmek demek olmadığını biliyor, her yeni dalgaya açıyor
kucağını yeniden yine ayrılacaklarını bile bile, her yeni kavuşmayla kumlarının
bir kısmını kaybedeceğini göze alıyor isteyerek.
Oturmamalıyım, yürümeliyim sokaklarda, koşmalıyım kıyılarda,
tırmanmalıyım dağlara, gitmeliyim uzaklara, daha uzağa, en uzağa, kendimi
buralarda bırakarak.
Karışmalıyım insanlara, bahçelerde, alışveriş merkezlerinde,
sinemalarda, öğrenmeliyim ait olamamayı, kabullenmeliyim aşağılanmayı,
öfkelenmemeliyim olanlara, ne de olmayanlara, bırakmalıyım beklentileri,
öğretilenleri.
Tutuyorum kendimi ensemden, bırakmıyorum. Seçmeye
çabalıyorum mutluluğu, sevmeyi, vermeyi.
Tökezlersem dengeyi, düşersem kalkışı, kaçarsam dönüşü, saparsam yolu,
vazgeçmemeyi seçmeye çabalıyorum. Çabamı, umut, inanç ve cesaret ile destekliyorum.
Yapraklar güneşe döner, kaygılanmadan.
Dalgalar kumsala kavuşur, şüphe duymadan.
Ay doğar- tamamlanır- eksilir- sonra yeniden doğar, inancını
kaybetmeden.
Zaman ne durur, ne de bekler.
Bitmek tükenmek bilmeyen sürgün,
çok yakında unutulur olur dün.
Yeni umutlar, yeni düşler, yeni yüzler ve de kelebekler,
doğmamış anların daha harcanmamış bütün güzelliklerini beklerler…
Bitmek tükenmek bilmeyen sürgün,
çok yakında unutulur olur dün.
Yeni umutlar, yeni düşler, yeni yüzler ve de kelebekler,
doğmamış anların daha harcanmamış bütün güzelliklerini beklerler…
3 Ocak 2014
Ortaköy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder