Ocak 2009 - Varanasi (Kolaj)
Gerçeğin en gerçek dışı,
Yaşamın en çok ölüm olduğu
Ölümün en çok yaşandığı yer
Yaşamın en çok ölüm olduğu
Ölümün en çok yaşandığı yer
Renklerin en ölgün
Ölülerin en renkli olduğu yer
Ölülerin en renkli olduğu yer
İnsanların en iç içe
İnsanların en kendi oldukları yer
İnsanların en kendi oldukları yer
Anlatılması mümkün mü?
O yaşanan anları
Anlamak mümkün mü?
Ölümün gerçekliğini
Yaşamın yalanını.
O yaşanan anları
Anlamak mümkün mü?
Ölümün gerçekliğini
Yaşamın yalanını.
O karanlık içinden doğdu yeni gün
Güneş bilgece sıyırdı karanlığın perdesini
En ufak bir kaygısı yoktu ışıtırken Ganj’ın suyunu
Ne ölüm, ne ölüler,
Ne ayağı suya değen, ne de odunların üzerindeki bedenler
Hiç biri kaygılandırmadı güneşi
Güneş bilgece sıyırdı karanlığın perdesini
En ufak bir kaygısı yoktu ışıtırken Ganj’ın suyunu
Ne ölüm, ne ölüler,
Ne ayağı suya değen, ne de odunların üzerindeki bedenler
Hiç biri kaygılandırmadı güneşi
Sabahın karanlığı, Gecenin aydınlığı
Yaşayan cesetler, Ölü bedenler
Çiçeklerin renkleri,
Dilenen ve dilenmenin özelliğini yaşayanlar
Çiçek sunan ve yaşamı kutsayanlar
Kabullenmenin sihri,
Her renk, her tür insanın dolaştığı
Yalnız başına, yok başına, kendi başına
Kalabalık içinde yalnız, yalnızlık içinde kalabalık insanlar
Gerçek ne
Varoluş ne
En gerçek varoluş ölüm mü?
Yaşayan cesetler, Ölü bedenler
Çiçeklerin renkleri,
Dilenen ve dilenmenin özelliğini yaşayanlar
Çiçek sunan ve yaşamı kutsayanlar
Kabullenmenin sihri,
Her renk, her tür insanın dolaştığı
Yalnız başına, yok başına, kendi başına
Kalabalık içinde yalnız, yalnızlık içinde kalabalık insanlar
Gerçek ne
Varoluş ne
En gerçek varoluş ölüm mü?
Tekneye o ilk adımımı attığım an
O derinliğin beni kucakladığı an
Ganj’ın o doğu yakasının sonsuzluğu
Açıldı göğsüm
Kanatlandı kalbim sessiz, sakin,
Dingin, dörtnala
Yanına ruhumu da alarak süzüldü
Doğu yakasına doğru
O derinliğe
O dinginliğe
O sonsuzluğa
Ne bir kaygının izi, ne bir soru işareti
O kadar hafif
O kadar kendiliğinden
O kadar özerk
Varlıklar ile yokluklar ülkesi
O derinliğin beni kucakladığı an
Ganj’ın o doğu yakasının sonsuzluğu
Açıldı göğsüm
Kanatlandı kalbim sessiz, sakin,
Dingin, dörtnala
Yanına ruhumu da alarak süzüldü
Doğu yakasına doğru
O derinliğe
O dinginliğe
O sonsuzluğa
Ne bir kaygının izi, ne bir soru işareti
O kadar hafif
O kadar kendiliğinden
O kadar özerk
Varlıklar ile yokluklar ülkesi
Hiçlik ile varoluşun iç içe girdiği yer
Kalabalık ile tekliğin
Renkler ile kahverenginin karıştığı yer
Pislik ile saflığın
İnsanlar ile hayvanların
Toprak ile oto-rikşaların ortak yaşadığı yer
Gürültünün sessizlik içinde yok oluşu
Sessizliğin gürültü yarattığı
Cesaretin kabullenmişlik içinde eridiği
Kabullenmenin cesaret olduğu ülke
Çaresizliğin gölge
Gölgenin değersizlik olduğu topraklar
Kimsesizliğin kalabalık olduğu
Kalabalığın yalnızlık olduğu yer
Karşıtlıkların ülkesi
Herkesin bir tanrısının olduğu
Tüm tanrıların tek olduğu
Çok tanrılığın tek tanrılığa dönüştüğü
Renklerin renksizliğe geçtiği
Kalabalığın yalnızlığa
Saflığın pisliğe, pisliğin sağlığa
Varlığın yokluğa, yokluğun varoluşa dönüştüğü
Tüm değişimlerin dönüşüm
Tüm dönüşümlerin değişim olduğu ülke
Kalabalık ile tekliğin
Renkler ile kahverenginin karıştığı yer
Pislik ile saflığın
İnsanlar ile hayvanların
Toprak ile oto-rikşaların ortak yaşadığı yer
Gürültünün sessizlik içinde yok oluşu
Sessizliğin gürültü yarattığı
Cesaretin kabullenmişlik içinde eridiği
Kabullenmenin cesaret olduğu ülke
Çaresizliğin gölge
Gölgenin değersizlik olduğu topraklar
Kimsesizliğin kalabalık olduğu
Kalabalığın yalnızlık olduğu yer
Karşıtlıkların ülkesi
Herkesin bir tanrısının olduğu
Tüm tanrıların tek olduğu
Çok tanrılığın tek tanrılığa dönüştüğü
Renklerin renksizliğe geçtiği
Kalabalığın yalnızlığa
Saflığın pisliğe, pisliğin sağlığa
Varlığın yokluğa, yokluğun varoluşa dönüştüğü
Tüm değişimlerin dönüşüm
Tüm dönüşümlerin değişim olduğu ülke
Bir şehrin bir ülkeye
Bir ülkenin dünyaya
Yaşamın ölüme dönüştüğü şehir,
Varanesi ...
Bir ülkenin dünyaya
Yaşamın ölüme dönüştüğü şehir,
Varanesi ...
Yaşamın şehri, ölüm
Fakirliğin şehri, zenginlik
Yokluğun şehri, varoluş
Ölümün şehri, umut
Varanesi ...
Fakirliğin şehri, zenginlik
Yokluğun şehri, varoluş
Ölümün şehri, umut
Varanesi ...
Tekne kıyıya yakın ilerliyordu
İki Hintli genç delikanlı kürek çekiyordu
Gece kadar karanlıktı tenleri
Gündüz gibi parlıyordu gözleri
Mutlu muydular, umutlu muydular bilemiyorum
Sessizce kürek çekiyordular
Dingin bir duruşları vardı
Yüzlerinde acı yoktu
Ama mutluluğun izlerini de boşuna aradım.
İki Hintli genç delikanlı kürek çekiyordu
Gece kadar karanlıktı tenleri
Gündüz gibi parlıyordu gözleri
Mutlu muydular, umutlu muydular bilemiyorum
Sessizce kürek çekiyordular
Dingin bir duruşları vardı
Yüzlerinde acı yoktu
Ama mutluluğun izlerini de boşuna aradım.
Hava serindi
Hava kadar içimde serindi
Boynumda bir çiçek kolyesi vardı
Otobüsün önünde bir Sadu taktı, para istemeden
Elimde bir çiçek buketi vardı
Muz kabuğundan yapılmış bir tabak içinde
Hava kadar içimde serindi
Boynumda bir çiçek kolyesi vardı
Otobüsün önünde bir Sadu taktı, para istemeden
Elimde bir çiçek buketi vardı
Muz kabuğundan yapılmış bir tabak içinde
Çiçeğin ortasında bir parça mum,
Çiçeği satan kadın, renkli giysisi içinde
Hem gururlu,
Hem de satışı zorlayan bir batılı gibi
Bir kibrit kutusu hediye etti, beklenmedik.
İstedim benim mumumu yakmasını...
Ellerim titriyordu, yakamıyordum
Bulamıyordum dileğimi
Heyecanlıydım
Kaygılıydım
Kalbim bildik çırpıntısı içindeydi
Kaygılı, sorular içinde,
Yalnızlığın sardığı bir soğukluk içinde
Sonunda yakabildim,
Soluk, yalnız, titrek yanıyordu mum
Belki isteksiz, belki güvensizdi
Aydınlatmıyordu kendini bile, titrek
Uzattım usulca Ganj’a doğru
Suya varmadan daha, söndü mumun alevi
Sanki durdu her şey o an
Bir acı, bıçak gibi saplandı bağrıma
Ama bıçağın ucu değemeden göğsüme, aydınlandı her şey
Yok, benim bir dileğe ihtiyacım; dedi içimde bir ses
Bunu Ganeş mi söylüyordu, Şiva mı bilemiyorum
Ama içimi ısıttı bir anda
Aydınlandı etraf
O ölüm şehri umut doldu
O dinginlik heyecanlandı
Derinlik yerini hafifliğe bıraktı.
Güneş doğarken, boynumdaki çiçek kolyesini
Sundum Ganj’a bir dilek olarak
Gülümseyerek izledim sunağımın sudaki salınışını
Bıraktım, gitmesi mutlandırdı beni
Sessizce, dingin, hafif, kendince, özerk, kaygısızca
Olduğu gibi uzaklaştı.
Otururken uçakta, arkalarda bir yerde yalnızlığımla iç içe
Birden boşandı gözyaşlarım
Huzur içinde bir ağlama
Bir özgürlüktü bu ağlayış
Benim özgürlüğüm
Hayatımdaki bütün ölülerin özgürlüğü sanki
Bırakabildim ölmelerini
Bırakabildim gitmelerini
Bıraktım Ganj’ın sularına
Bıraktım bedenlerini
Uçurdum ruhlarını
Ganj’ın yardımıyla
Varanesi’den istedikleri yere
Geldikleri yere
Özgürlüklerine
Renklerin coşkusu
Derinliğin sonsuzluğu
Yaşamın kendiliği
Duyguların özerkliği
Ölümün yaşamı
Kabullenmesi
Geçmişin geleceğe
Geleceğin geçmişe bağı
Karşıtlıkların ülkesi
Umudun gölgesi
Gölgesizliğin umutsuzluğu
Çaresizliğin cesareti
Gururun yalnızlığı
Yalnızlığın kalabalığı
Hayvanların insanca yaşamı
İnsanların hayvanlarla yaşamı
Karşıtlıkların ülkesi
Kaosun düzeni
Fakirliğin zenginliği
Karmaşanın çeşitliliği
Beklenmediklerin yoğunluğu
Karşıtlıkların ülkesi
Varanesi’den daha zengin döndüm
Varanesi’de özgürleştim
Umut hayalleri oluştu
O güneşin doğuşu, yenilikleri aydınlattı
Ganj’ın derinliği, Ganeş’in coşkusu ile bütünleşti
Yeni başlangıçlara yelken açtım
Ölüm doğallığı
Ölümün yaşanması
Ölüm kaygısının ölmesi
Derinliğin uzaması
Düalitenin rengi
Kaosun tahammülü
Tevekkülün zenginliği
Yaşamın ölüm dansı
Geçmişin geleceğe karışması
Geçmişin uzaklaşması
Yenilikler
Ganeş
Zenginlik
Umut
12.2.2009- Ortaköy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder